Travmatik yaşantılar tehlikeli, kişinin o ana kadar kullandığı başa çıkma yollarını çaresiz bırakan ve ani gelişen olaylardır. Travma sonucunda ortaya çıkan olayı yeniden yaşama, uykusuzluk, kaçınma davranışı, ani irkilmeler, aşırı uyarılmışlık belirtileri görülebilir. Travmatik yaşantıyla birlikte, kişiler kaygı/korku verici duygu ve deneyimlerle başa çıkmalarını sağlayacak içsel ya da dışsal bir güvenli yere sahip oldukları duygusunu kaybederler. Dünyanın güvenilir, öngörülebilir bir yer olduğuna ilişkin temel psikolojik varsayımları sarsılabilir. Kişinin ciddi anlamda rahatsızlık duyması iş hayatını, aile hayatını, sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.
Herkes stres, travma ve felakete aynı şekilde tepki vermez. Travmatik bir yaşantının ardından psikopatolojiler oluşabileceği gibi bazı insanlarda da olumlu yönde psikolojik değişmeler meydana gelir. Kişiye yüksek düzeyde stres veren bir olayın sonrasında ortaya çıkan bu olumlu psikolojik değişmelere ‘travma sonrası büyüme’ denir. Travma sonrası büyüme, kişinin yaşadığı travmatik olay sonrasında, yaşamının belirli alanlarında daha iyi işlevsellik gösterdiği ve kişinin kendi potansiyelini daha iyi ortaya çıkarmasıdır. Burada rahatsızlığın yürütülmesinden sorumlu psikolojik süreçler, büyümeyi ateşleme potansiyeli içerir.
Tedeschi, bu durumu deprem metaforu ile açıklıyor. Yaşama dair varsayımların yıkılması tıpkı bir depremin binalara yaptığı etkiye benzer. Travmatik bir olay var olan bilişsel şemaları şiddetle sarsabilir, tehdit edebilir ya da tamamen enkaz haline dönüştürebilir. Yeryüzünün bir depremle sarsılması gibi, psikolojik bir sismik olay da, kişinin karar verme ve anlamlandırma süreçlerinde kişiye yol gösteren şematik yapıları sarsar. Varsayımsal dünyaya yönelik bu tür tehditler ciddi psikolojik strese neden olmaktadır. Travmadan sonra gerçekleşen bilişsel yeniden yapılandırma sürecinde, travma ve gelecekte yaşanma olasılığı olan olayları dikkate alınarak kişiyi daha dayanıklı hale getirecek şemalar inşa edilir. Bu da, büyüme olarak deneyimlenir.
Travmatik deneyim geçirmiş kişiler kendilerini hayatta kalan olarak görmeleri sonucunda kişisel olarak daha dayanıklı ve güçlü olarak görmeye başlayabilir. Güçlenen ve özgüveni gelişen bireyin kendilik algısında olumlu değişimleri başkalarıyla ilişkilere de yansımakta, kendini açma, duyguların ifade edilmesi, destek alma ve verme ile daha yakın ilişkiler içine girerek, sosyal ilişkilerin artmasını sağlamakta bu da kendisine yeni olanaklar açmasına ve var olan olanakları fark etmesini sağlamaktadır. Daha önce fark edilemeyen hayatın başka yönlerinin keşfetmek, şükran duygusunu gelişimine katkı sağlar. Bu da yaşamdan zevk alarak yaşam felsefesinde köklü değişimi açığa çıkarmaktadır. Travma sonrası büyüme meydana gelmişse eğer travmatik deneyimi kişinin yaşamını ikiye bölen bir milat olarak kabul edebiliriz. Yani kişi travmatik deneyimden sonra kişisel hayat hikayesini yeniden yazmaya başlayacaktır. Yaşanan yüksek düzeyde stresli yaşam olayları psikolojik gelişime katkı sağlayacak ve kişi travma öncesi durumdan daha güçlü hale gelecektir.